Üniversite hayatım boyunca belki de yaptığım en mantıklı iş Erasmus ile yurt dışına çıkmak oldu. Bir daha bu kadar geniş yelpazeli bir yurt dışı gezisi yapabilir miyim bilmiyorum. Ve bu kitabı okuduktan sonra da size diyebileceğim tek şey, hiç bir şey için geç olmadığı. Ama elinizde bunun için bir fırsat varsa kesinlikle değerlendirin.
?
Arthur, eşi Miriam öldükten sonra büyük bir boşluğa düşer. Çünkü neredeyse yarım asırlık huzur dolu bir evliliğin ardından eşi olmadan ne yapacağını bilemez. Kitabın giriş kısmı bununla ve Arthur’un bu duruma olan tepkisi ve davranışlarıyla başlıyor. Ve inanın o sıcaklık içinizi ilk sayfalardan sarmaya başlıyor. Arthur ve Miriam için mutlu oluyor, bu kayıptan sonra Arthur’un yaptıklarını yargılama hakkını dahi bulamıyorsunuz. Rutinlerle dolu bu yaşamın yönünü değiştiren şey ise Arthur’un bulduğu uğur bilekliği oluyor. Miriam’ın eski bir botunun içinden çıkan bu bilekliğin üstünde uğurlar vardır ve Arthur bunların hikayesini araştırmaya başlar. Ve bulduğu şeyler onu hem şaşkınlığa uğratır hem de sonunun iyi bitmeyeceğini bile bile araştırmayı bitirmeye sürükler.
?
Kitap o kadar sıcak, o kadar akıcı ve bir o kadar da sürükleyiciydi. Yazar çok farklı bir konuyu çok değişik bir şekilde ele almış. Gerçekten sizi sıkacak tek bir bölümü, ısıtmayacak tek bir kelimesi yok. Ben çok severek okudum ve herkese de bu güzel deneyimi yaşamasını öneriyorum.
Puanım => 5 / 5
Tanıtım Bülteninden
“Üzerinden onca zaman geçmiş olmasına rağmen, yokluğuna bir türlü alışamadığımı fark ettim. Geceleri hâlâ sık sık uyanıyor, yalnızlıkla ürperiyor ve bir koza misali kuş tüyü yorganıma sarınıyorum. Sensizken sürekli üşüyorum. Sabah uyandığımda yanımda olmadığın gerçeğiyle bir kez daha yüzleşmemek için içimden uyumak bile gelmiyor. Korkuyorum… Sensizliğe alışmaktan ve seni unutmaktan çok korkuyorum.
Yine de her şeye rağmen seni affediyorum, Miriam! Bak, ben hâlâ buradayım, hâlâ yaşıyorum. Keşke sen de hayatta olsaydın, keşke hâlâ yan yana olsaydık. Ama yoksun, sen artık yaşamıyorsun. Bu, beni kahrediyor fakat yaşamaya mecburum. Canım ne kadar yansa da yaşamak istiyorum!”
Arthur Pepper, sıradan ve basit bir hayat yaşıyordu. Her sabah yedide kalkıyor, bir gün öncesinden hazırladığı kıyafetleri giyiyor ve çok sevdiği eğrelti otu Frederica’yı suluyordu. Tüm bunlar vefat eden karısı Miriam’ın yokluğu ile baş etmek için tutunduğu rutinlerinin bir parçasıydı. Ancak günün birinde karısının eşyaları arasında bir uğur bilekliği bulunca, hayatı sonsuza dek değişti. Böylece karısı Miriam’ın, onunla tanışmadan önceki gizemli hayatının esrarını çözmek üzere Hindistan’dan Paris’e uzanan efsanevi yolculuğu da başlamış oldu.
Phaedra Patrick’in büyülü kaleminde hayat bulan Senden Sonra Bir Gün, yediden yetmişe herkesin okuması gereken bir başyapıt. Elinizdeki zamanın kıymetini ve mucizeler için asla geç olmadığını hatırlatacak umut dolu bu hikâye, yüreğinizi sıcacık bir yorgan gibi sarıp sarmalayacak.
Yazar : Phaedra Patrick
Çevirmen : Esra Yücel
Yayınevi : Arkadya Yayınları
Sayfa Sayısı : 424
Baskı Yılı : 2017