Akdenizle Egeyi buluşturan, şipşirin, keşfedilesi yer Köyceğiz. Her ne kadar Muğla’nın ilçesi olduğu için Ege’ye ait görünse de ne tam Egeli ne de Akdenizli. Muğla’dan Fethiye’ye giderken tam ortada kalan, genelde bilindik tatil beldelerine giderken hep önünden geçilen ama bilinmeyen bir güzellik barındıran Köyceğiz’i keşfettik. Umarız sizin de ilginizi çeker.
Köyceğiz, adını aldığı gölünün çevresinde kurulu, temiz, bakir ve doğal bir yaşam alanı sunuyor. Dünya’da, denize bağlantılı olduğundan ayaklı olarak tabir edilen yedi adet göl bulunuyor ve işte Köyceğiz Gölü o göllerden biri. Bu özelliği hem onu eşsiz yapıyor, hem de deniz canlılarına yuva olmasını sağlıyor. Ege kıyı şeridini önemli kılan caretta caretta kaplumbağalarının üreme alanı olarak da bilinen göl, koruma altına alınmış doğal güzelliklerden. Mavinin her tonuna sahip, tertemiz ve çarşaf gibi uzanan gölün seyrine bakan bir daha bir daha bakıyor.
Köyceğiz, ulaşım olarak Dalaman Havalimanına 35 km. mesafede bulunuyor. Karayoluyla da oldukça rahat ulaşılabilen ilçede, çevredeki turistik yerlere neredeyse her 15 dk. da bir minibüs seferleri mevcut. Ayrıca ilçe sahilinde bağlı teknelerle de göl üzerinden her yere ulaşmak mümkün.
Köyceğiz’de neler yapılır, nerelere gidilir sorusunu duyar gibiyim. Aslında hepimizin bir tatilden beklentisi aşağı yukarı ne ise Köyceğiz, bu beklentileri tam olarak karşılıyor diyebiliriz. Kaplıcaları, tarihi eserleri, doğal güzellikleri, gölü, güneşi, kumsalı, havası her yönüyle görülmeye değer bir hazineyi işaret ediyor.
Köyceğiz’den hareket edip, Hamitköy üzerinden Ekincik Beldesi istikametine giderken Sultaniye Kaplıcalarının tabelasını göreceksiniz. Yolun 500 m. içinde bulunan kaplıcalar, haftanın her günü akşam 20.00’ye kadar ziyaretçi kabul ediyor. Ekincik’ten ve Dalyan’dan dolmuş motorlarla da ulaşılabilen kaplıcalar Türkiye’nin radyoaktivitesi en yüksek noktasında bulunduğundan zengin içeriği ile şifa dağıtıyor. Kaunos şehir devletinin şifa merkezi olan kaplıcalar, bulduğu bölge, içinde tarihi şifahane kalıntılarını da barındırıyor. MÖ’ki yıllarda, cinsel gücü artırdığı iddia edilen bu kaplıcaları şöhrete kavuşturan söylentiler hala kitleleri peşinden sürüklüyor. Kaplıcalara gidenler için, Ekincik Sultaniye arasında konuşlanmış birçok pansiyon ve butik otel olduğunu belirtelim. Konaklamada da ulaşımda da sorun yaşamayacağınız kesin olduğundan size düşen kaplıca keyfini doyasıya çıkarmak oluyor.
Köyceğiz’e 45 dk. mesafede bulunan Ekincik Köyü, Dünya’da cenneti arayanlara açık adres. Hayatınızda görebileceğiniz en kuytu köşede saklanmış bir güzellik burası. Özellikle tekne turlarının ve yat turizminin uğrak yerlerinden olan bu köy, çoğu insanın sakin, huzurlu tatili buldukları tek adres olmasıyla ünlü. Konumu gereği, ormanı denizle buluşturması burayı turizmin gözdesi haline getirmeye başladı. Balcılık ve turizmle geçinen yerel halkın, gözü gönlü tok, mütevazi insanlar. Ekincik Köyü, halihazırda saklı bir bahçe olsa da önümüzdeki yıllarda oldukça popüleritesi artan bir yer olacak. Zira Marmaris-Aksaz-Dalyan Karayolu yapımı tamamlanınca Marmaris’den 20-25 dk.’da ulaşılabilecek. Bu anlamda yatırımların da yoğunlaştığı bir coğrafya burası.
Ekincik’te irili ufaklı birçok butik otel, pansiyon var. Bunların çoğu plajların arkasında, denize sıfır, muhteşem güzellikte mekanlar. Mekanların benzerleri popüler sayfiyelerde fahiş rakamlar öngörüyorken Ekincik’te pansiyonlar gecelik 70-80TL; oteller 120-150TL bandında seyrediyor.Bu oteller ve pansiyonlar küçük ama sıcacık bir ortamda, deniz manzarasıyla uyanmayı, sessiz ve huzurlu bir tatili vaat ediyor. Altın renkli plajları, masmavi tertemiz denizi ile adeta el değmemiş bir hazine. Ekincik’te denize nazır balık ve mezelerden oluşan Ege mutfağının keyfini sürmenizi öneririm. Sabahları en organiğinden taze sebze ve otlarla süslü, köy ekmeği ve yumurtasının lezzetiyle katlanan, yörenin meşhur çiçek ve çam ballarıyla devleşen kahvaltı keyfi muazzam. Envai çeşitte otlarla, kese yoğurdunun dayanılmaz birlikteliği mezeleri farklı bir boyuta taşıyor. Bu anlamda köyde önereceğim lezzet durağı Likya Restoran. Ege usulü zeytinyağlıları, ot böreği ve salat barı iddialı; fiyatlarını söylemiyorum bile. Turistik bir beldeye göre oldukça makul. Yerel işletmelerin sunduğu hizmetleri ön planda tutan bir tatil anlayışına sahipseniz, siz de bendensiniz 🙂
Doğa yürüyüşü severlerin Köyceğiz’deki favorisi, Ağla Yaylasıdır. Köyceğize 15 km mesafedeki yayla, 800 m. yükseklikte engebeli bir arazide bulunuyor. Ormanlarla kaplı, kaynak sularının fışkırdığı enfes pınarlarla dolu bu yayla, kuşbakışı Köyceğiz Gölü manzaralı. Ayrıca yaylada, Gökçeova Göleti ve ihtişamı ile yükselen Sandras Dağı da görülmeye değer. Sandras Dağı’nın 2041. metresinde Alın Sivrisi Tepesi bulunuyor. Bu dağa tırmanan doğa tutkunları, tepeden görülen Gökova Körfezi manzarası ile yorgunluğunu unutuyor.
Doğaya doyup, biraz da tarih isterseniz, işte size Kaunos Antik Kenti. Efsaneye göre, Apollo’nun oğlu Karya Kralı Miletos’un ikizleri olur. İkizlerden erkek olana Kaunos, kız olana Byblis adı verilir. Kardeşler büyürken birbirlerine aşık olurlar ve bir bebekleri olur. Bu bebeğin doğuşu ile ortaya çıkan yasak aşk aşıkları ayırır. Kral oğlunu Karya ‘dan kovar. Kaunos, taraftarlarıyla birlikte Lidya sınırında Çandır Köyü ile Dalyan Kanalı arasında kendi Kaunos Kenti’ni kurar. Kardeşi ve aşkı olan Kaunos’un hasretine dayanamayan Byblis ise, yüksek bir kayadan atlayarak intihar eder. Efsaneye göre Dalyan Kanalı, Byblis’in gözyaşlarıyla oluşmuştur.
Efsaneler mekanların değerini artırsa da, asıl insanı büyüleyenin görsellik olduğu açık ve net. Kaunos Antik Kentini önemli kılanın Kaunos Antik mezarları ve Demeter Tapınağı olduğunu ifade edelim. Dünyaca ünlü kültür mirası niteliğinde olan bu mezarlar dağın eteğinde dimdik durur ve ihtişamıyla etkisini gösterir.
Köyceğiz, hem Fethiye’ye yakınlığı ile, hem de popüler tatil beldelerinde olmayan huzurlu ortamıyla, tam bir dinlence noktası. Etrafındaki portakal bahçelerinin akıl almaz büyüleyicilikteki kokusu ciğerlerinize doldukça kendinizi daha taze daha dinlenmiş hissedeceksiniz. Sabahın ilk ışıklarıyla kordona gidip, göle bakmanızı; sakin ve hareketsiz suda salınarak yüzen ördekleri seyretmenizi şiddetle tavsiye ederim. Çünkü hayat, doğada güzel 🙂