Merhaba Pink Women’s okuyucuları. Yaşama ve ilişkilere dair konulara farklı bir gözle bakmaya devam ediyoruz. Küçük püf noktalar, yapılması ve yapılmaması gerekenler ile hayatlarınıza küçük dokunuşlar yaparak, biraz da sizi kendinize getirmeyi, belki de gözünüzü açmayı planlıyorum.
Bu gün sizlerle ilişkileri kalıba sokmamayı, kalıplar içinde yaşarken aslında mutlu olmadığımızı dilimiz döndükçe anlatıyorum. Hepimiz ergenlik döneminde beri bir aşk hikayesi içinde buluyoruz kendimizi. Herkes başını omzuna yaslayacağı, birlikte eğleneceği, mutlu ve mutsuz anlarını paylaşacağı, arkadaşlarından farklı olarak daha özel günleri birlikte yaşayacağı birisini istiyoruz hayatlarımıza. Birisini sevmek, birisini düşünmek, birisine aşık olmak tabi ki dünyanın en büyük mutluluk veren eylemlerinden biridir. Nede olsa sevmek bedava ve herkesin en iyi şekilde hissedeceği bir his, bir düşünce belki de eyleme dönüşen bir olay. Herkes sevgisini farklı yaşar içinde. Herkes farklı bir şekilde aşık olur. Kimse bir diğeri gibi sevmez sevdiğini. Bir farkı her zaman vardır. Aslında sebepsiz sevmeli insan der Cemal Süreyya. Ama bizden hep bir sebebe bağlamamızı isterler sevdiğimiz kişiler. “Benim neyimi sevdin?” sorusu sorulduğu zaman, aşk dolu sözler duymak isterler. Seni sebepsiz seviyorum desen bile, “hadi canım illa bir sebebi olmalı” derler. Neden bir sebep arıyoruz ki. Senin kaşına, gözüne, gülüşüne, ellerine, düşüncene veya herhangi bir şeyini sevmesi seni sevdiğinin anlamına gelmez ki. Bir insanı öncelikle insan olarak seversiniz. Benim nefret ettiğim ama sadece düşüncesini sevdiğim insanlarda var. Ama sadece düşüncesini seviyorum, bu onu sevdiğim anlamına gelmez, gelmemeli. O yüzden sevgilinizin herhangi bir özelliğini sevebilirsiniz ama önce onu ilk olarak sebepsiz sevin. Çünkü onu sevdiğiniz sebepler bir gün yok olacaktır. Yaşlanacak, düşünceleri eskisinden farklı olacak, yaşlanınca eskisi gibi gülemeyecek o yüzden sebepsiz sevin diyorum ya. Bağlandığınız sebepler bir gün gidecekler, sebepsiz sevdiğiniz zaman arkasında bir neden aramazsınız, o ne kadar değişse de onu sevmeye devam edersiniz. O yüzden filmlerdeki, dizilerdeki kalıplara sokmayın ilişkinizi. Bırakın onlar birbirlerinin bir şeylerini sevsinler. Siz sebepsiz sevin sebepsiz dokunun. Sadece sevin bahanesi olmadan. Nedenlere sığınmadan.
İnsanlar her zaman birbirleri ile etkileşim içindeler. Bu hiç tanımadığınız biride olabilir. Sadece uzaktan gördüğünüz bir kişi, filmlerde gördüğünüz bir sevgili. Bunlardan etkilenirsiniz ve ilişkinizi öyle yaşamak istersiniz. Neden ilişkilerinizi herkes gibi yaşıyorsunuz. Bunun bir kuralı yok, uyulması gereken örf adette yok. Peki neden herkes öyle davranmak zorunda? Neden insanlar “biz sevgiliyiz, şöyle yapmalısın, böyle yapmalısın” deme ihtiyacı duyuyorlar. Sevgilinizden önceki anlarınızı düşünün. Ne kadar farklı bir kişilikte olduğunuzu, sevgili olduktan sonra zamanla değiştiğinizi, özel hayatınızın kısıtlandığını, sevgili değil de evlilik yaşamış gibi olduğunuzu göreceksiniz. Neden insanlar sevgili olduktan sonra birbirlerini değiştirmeye çalıştılar? İlişkinin ilk başında verilen sözlere ne oldu? O sözler neden tutuşmuyor? Bu soruların cevabını aslında biliyorsunuz. Ben sadece bilinç altınızı uyandıracağım.
Uzun yıllardır bize empoze edilen bir sevgililik kavramı var. Arkadaşken eğlendiğiniz kadar sevgiliyken eğlenemiyorsunuz bunu fark edeceksiniz. Sevgili olduğunuz zaman üzerinize gereksiz bir sorumluluk yüklüyorsunuz. Sevgiliniz olduğu zaman onun ne yiyip, ne içeceği, nasıl yaşayacağı konusunda evliymiş gibi davranmayı bırakın. Akşam olduğu zaman herkes kendi evlerine gidiyor. Sevgilinizin yaşam mücadelesinde onun yanında olmanız tabi ki en doğal hakkınız ve olmanız gerekmektedir de. Çünkü seviyorsunuz. Zor zamanlarında ona kol kanat germek, düştüğü yerden kaldırmak, onu mutlu etmek, özel anlar paylaşmanız onu herkesten çok sevdiğinizden. Ama onu değiştirmek istemeniz, kafanızdaki kişiye göre onu yönlendirmeniz onu sevdiğinizden değildir. Bir insanı değiştirmeye çalışmayın. Eğer ilişkinize zarar verecek önemli konular var ise sevgiliniz ile bunu paylaşın ve o yanlarını törpülemesini isteyin. Eğer oda seviyor ve bu ilişkiye zaten önem veriyorsa bunu yapacaktır da. Ama onu değiştirmeye çalışmanız, onu olduğundan farklı biri gibi göstermeniz, sizi onu ne kadar sevdiğinizi değil, sizi onun kendi kafanızdaki kadın/adam yapmaya çalıştığınızın göstergesidir. Bu kalıplaşmış “benim sevgilim şöyle olmalı, böyle olmalı” sözlerinden kurtulmanız gerekmektedir. Senin sevgilin öyle olmalıysa o zaman öyle olan birisini bulabilirsiniz.
Bazen öyle anlar oluyor ki saçma sapan yerlerde tavır oluyoruz. Sevgiliniz sizin için tabi ki önemli birisi. Tabi ki sevgiliniz diğer insanlardan, arkadaşlarınızdan daha farklı ve sizin için özel. Ama bu özel anlarınızı yaşarken başka insanların ilişkilerine göre yaşıyorsunuz farkında değilsiniz. Bir ilişki yaşarken ilişkiyi kalıplara sokmaktan vazgeçmelisiniz. İçinizden gelerek yaşadığınız ilişkiler daha sağlıklı ve daha uzun ömürlü olduklarını bilmelisiniz. Bu zamana kadar size gösterilen sözde “ilişkiyi” bir kenara bırakın ve içinizden nasıl geliyorsa, sevdiğiniz kişiyle öyle yaşayın. Birbirinize her dakika aşkım, hayatım, bir tanem, canım tarzı kelimeler sizi çok mutlu bir çift yapmaz. Birbirlerine adıyla hitap eden çiftler ayrılık noktasına geldiğiniz biliyor muydunuz? Hatta Rafet El Roman bile bunun ilgili bir şarkı yapmış. Bence sevgilinize adıyla hitap etmek kötü bir şey değil veya onu sevmediğim anlamına gelmez. Her konuşmada birbirlerine hayatım, aşkım vb. cümleleri söylemek her dakika seni seviyorum demekle aynı. Seni seviyorum kelimesi her gece veya her konuşma sonunda söylenmemeli. Özel anlarda, romantik anlarda söylendiği zaman daha etkili olan bir sözdür seni seviyorum kelimesi. Aşkım, hayatım gibi sıfatlarda yeri geldiğinde söylendiği zaman emin olun normalde çok çok fazla etki yaratacaktır üstünüzde. Hatta sevgilinizi bir kez daha seveceksiniz de belki de. Kalıplaşmış olarak sevgiliniz olduğunda şu sıfatları kullanacaksınız gibi bir zorunluluk hissetmeyin, hissettirmeyin. Adıyla hitap edin adınızla hitap etsin. Zaten sizin adınızı söylediği zaman sizi seviyorsa gözleri parlayacaktır. Adınızı herkesin adından daha farklı söyleyecektir. Bunu ses tonunda ve sesinin sıcaklığında hissedeceksiniz. Unutmayın sevgili sıfatları kullanıldığı zaman sizi daha çok sevdiğinin anlamına gelmemektedir.
İlişkinizi başkaları ne der diye yaşamayın hiçbir zaman. Ne demiş Can Yücel “ölümdür yaşanan tek başına, aşk iki kişiliktir.” Bir ilişkide bir siz varsınız bir de sevgiliniz. Başkası yoktur. O yüzden başkası ne der diye düşünmeyi bırakın ve sevgilinize sarılın. Sizin sarılmanızdan rahatsız olan varsa da o onların sevgisizliğindendir. İlişkiyi kalıplaştıran unsurlardan biride budur. Onlar ne der? Eğer böyle yaşarsanız ilişkinizi, her zaman başkasının bakışları altında yaşamaya devam edeceksiniz. Bu sizin özel hayatınız ve özel hayatınızda başkasının yeri olmamalı. Sevgiliniz ile nasıl yaşamak istiyorsanız, içinizden ne geliyorsa onu yapın. Asıl o zaman mutlu olursunuz. Üçüncü kişilerin bakışları altından kurtulun ve hayatınızı siz ve sevgiliniz olarak. Unutmayın siz ilişkinizi kalıplara soktuğunuz sürece, kalıplaşmış bir şekilde ayrılık yaşayacaksınız.
Bu konuda çok sevdiğim bir söz var. Umarım size de bir ışık tutar bu söz;
“Başkalarının ne düşündüğünün, ben onlara başkaları dediğim sürece hiçbir önemi yok.”