Sevgili Pink Women’s okuyucuları ve takipçilerimiz;
Her zaman ki gibi sizleri sevgiyle selamlıyor, sağlık, huzur, mutluluk dolu güzel günler diliyorum…
Her birimiz tamamlamak üzere yeni bir üç yüz altmış beş günlük hikayelerimize başladık.
Hoş geldin yeni yıl, hoş geldin 2018.
Seni de hoş görelim inşallah…
Acısıyla, tatlısıyla, ağlamakla gülmeyi kardeş tutarak geride bıraktığımız 2017 yılına veda ettik.
Üç yüz altmış beş günlük ve adına hayat dediğimiz yeni hikayelerimize başladık her birimiz.
Dünya’ya, ülkemize ve toplumumuza hayrınla, sağlık, huzur, mutluluk, güven dolu, bolluk ve bereketinle birlikte geliyor olmasını gönülden diliyoruz.
Biliriz ki, gelirken güzellik ve mutluluklarının yanında bazı sıkıntı ve sınavların da eşlik edecek bizlere.
Kimimize acı, kimimize ağız tadıyla, bazen de buruk bir baharat çeşnisi tadında…
Her ne yaşayacaksak, her şeyin hayırlısını yaşamayı dileyelim önceklikle.
Ancak bizlerde boş durmayıp bir şeyler yapalım mı?
Önce kendimizi yenileyerek başlayalım mesela.
Ne dersiniz?
Yenilenme ve yapılanmaya. Bedenimiz ve ruhumuzla birlikte, eşit oranda yapma, uygulamaya başlama fikri kulağa çok hoş geliyor bence. Haksız mıyım?
Fiziksel yenilenme, hayatımız ve bizler için tabi ki çok önemli bunu kesinlikle kabul ediyorum. Ancak tek unsur olduğu fikrini kabul edemem doğrusu. Ruhumuzu da yenilemenin, yapılandırmanın önemini yadsıyamayız diye düşünüyorum. Beden ve ruh birlikte, bir uyum içinde olduğu sürece bütünlük sağlar ve anlam kazanır kanımca.
Doğuştan gelen çok ya da az olarak bizlere bahşedilmiş fiziki güzelliğimizi daha iyi ve daha donanımlı hale getirmek için her türlü tıbbi, teknik, doğal ya da kimyasal ürün bazlı pek çok çeşitliliğe sahibiz çok şükür. İmkan ve şartlarımıza göre gerekli ve ihtiyaç kadar yapılan her türlü müdahale, uygulama ve ürün kullanılması da, yapılması gereken ve uygun olanıdır esasen. Bana göre de çirkin insan yoktur. İmkan, şartlara ve yaşanmışlıklara istinaden bakımsız ve yorgun insan vardır. Beden yorgunluğunun ruha, ruh yorgunluğunun bedenimize olan olumsuz etkilerini hepimiz kabul eder, önemini de aynı oranda biliriz.
Mutlaka benzer dönemlerden geçmişizdir her birimiz. Aynı zamanlarda olmasa da, farklı zaman ve hikayelerimizin içinde illaki hissetmişizdir bu olumsuz etkileri. Biliriz her birimiz parçadan bütüne giden tüm bu detayların önemini.
Öyleyse parçalardan bütüne ulaşmanın yolu ve çaresi aynı zaman ve eşit oranda ruhumuzu da yenilemek, yapılandırmak için ilk adımı atmak güzel bir başlangıç olmaz mı?
Kendimiz için yapacağımız en güzel yatırımda olsa gerek.
Bana göre en büyük gücümüz inancımızdır.
Neye? Nasıl? Ne şekilde? olduğundan çok, inancımızın varlığı ve gücü önemlidir. Bilinç düzeyimiz de önemlidir.
Duygu ve mantığımızı biribirine doğru oranda harmalayıp yaşantımıza yansıtabilmek. Gerçekleri gözardı etmeden.
Kabullenmek ve teslim olabilmektir.
“Her hayır’da bir şer; Her şer’de bir hayır vardır” veya salt dünya diliyle “Her iyi içinde bir kötü; Her kötü içinde bir iyi barındırır” diyebilmekle beraber bunu görebilmek ve hissedebilmektir…
Yıllar önce bir büyüğüm bana “Hayatın sana sunduğu mesajları okumaya çalış evladım.” dediğinde ne demek istediğini anlamayarak “nasıl olacak o?” diye cevap verdiğimi dün gibi hatırlıyorum. Kendisi de bana ”O gözle bakmaya başladığın zaman ne demek istediğimi anlayacaksın” şeklinde bir cevabı olmuştu. İnanın bana, aramızda geçen bu diyaloğu hiç unutmadım. İtiraf ediyorum ki; Kendisinin ne demek istediğini anlayıp, konuya vakıf olmam öyle hemen ve kolay olmadı elbette…
Sanırım siz kıymetli okuyucularımıza ve takipçilerimize bahsetmek istediğim ruhun yenilenmesi, yapılanması ve güçlenmesi diye bahsettiğimiz konu; aslında yaşam içindeki tecrübelerimizle baş edebilme gücümüz, yeteneğimiz ve bizim kendimizle birlikte yaradana olan inancımız olsa gerek.
Köşemde, yazılarımda ve danışmanlıklarımda bilindiği üzere bilimsel, teknik veya akademik bilgiler paylaşmıyorum. Ayrıca haddim olduğunu da düşünmüyorum. Sahip olduğum teknik, akademik, bilimsel bilgi birikimlerimi: Eğitim, gözlem ve tecrübelerime katık yaparak sohbet tadında duygu, düşünce ve bazende tecrübe paylaşımlarımın olduğu kanaati ve duygusundayım her zaman. Kalemimden dökülen kelimelerle siz kıymetli okurlarımıza ulaşmanın, duygu ve düşüncelerimi de paylaşıyor olabilmenin mutluluğunu yaşamaktayım.
Bilirim ki; mutluluklar paylaştıkça artar, yücelir ve daha anlamlı olur.
Dertler paylaştıkça azalır, hafifler ve birazda şanslıysak şayet olabilir bile kül.
Üç yüz altmış beş günlük yeni hikayelerimizin ilk günlerini yaşamaya başladığımız şu günlerde diliyorum ki; Sağlık, güzellik, mutluluk ve ağız tadıyla yaşayalım inşallah.
Hayatlarımızın bizlere sunduğu mesajları okuyabilmemiz ümidiyle.
Bakın, ne güzel söylemiş Nazım Hikmet; “O gider, bu gider, şu gider. “DOSTLUK” sen baki kalırsın.”
Sevgilerimle..
İlkay Akbaş
Professional Makeup Artist Mentor / Profesyonel Makyaj Sanatçısı Danışmanı